kagura

Performans temelini izleyici üzerine kurar. Erwin Goffman izleyicisi olan her hareketin performans olduğunu söylerken benliğin dönüşümüne bir atıfta bulunurken izleyicinin dönüştürücü gücünün de altını çiziyordu. Çünkü izleyici süreç boyunca sergilenen performansı takip etse de performans gerçekleştirilirken oluşturulan bağlama katkıda bulunur. Performansı gerçekleştiren kişi izleyiciye bir şeyler sunarken izleyici de kendisine sunulana karşılık olarak tepkileriyle etkileşimi güçlendirir. Performanslar bu şekilde çift yönlü bir etkileşim sağlayarak özgün ve tekrar edilemez hale gelirler. Nasıl aynı nehirde iki defa yıkanmak imkansızsa bir performansı da iki defa deneyimlemek imkânsız olacaktır. Bu açıdan bakılınca izleyicisi olan herhangi bir hareket, sergilendiği an içerisinde özel ve tekrarlanamazdır.

Performansın gerçekleşmesi için gereken birincil koşulu bir izleyicinin varlığı olarak kabul edince “İzleyici kimdir?” sorusu karşımıza çıkıyor. Bu noktada izleyicinin kim olduğuna değinmek ve izleyiciyi tanımlamaya çalışmak faydalı olacaktır. Ulay 2017 yılında verdiği bir röportajında bir defasında Marina Abramovic ile hiç izleyici olmasa bile performanslarına devam edeceklerine dair söz verdiklerini söyler. Bu yaklaşım yazının önceki kısmında ortaya koyduğumuz performans tanımına bir ek yapma ihtiyacını doğuruyor. Eğer performansı gerçekleştirenler, ortaya koydukları hareketleri bilinçli şekilde doğal akışından saptırıyorsa bir izleyiciye sahip olmaksızın performanslarını ortaya koyabilirler. Yani hareketler bir izleyici olduğu için değil kişinin tercihi dolayısıyla bir performansa dönüşüyorsa izleyiciden bağımsız olarak performans olabilir. Bu noktada ritüelistik hareketler performanstan ayrılmaya başlar. Ritüellerde doğrudan görünür ya da deneyimlenir olmayan bir şeyi – ki bu geçmişte yaşandığına inanılan olaylar, bir tanrı olabilir – sahne olarak seçilen alana yansıtmak amaçlanır. Bu yansıtma anı daha çağdaş perspektiflerle sunduğumuz performans tanımları çerçevesinde birer performans olarak görülebilirler. Çünkü ritüeller doğal şekilde ortaya konan hareketlerden ziyade planlı, sembolik anlamlar barındıran teatral hareketler barındırırlar. Performansı gerçekleştirenler gündelik yaşantılarının doğal akışının çok dışında hareketler sergilediklerinin farkındadırlar ve ritüellerinde ortaya koymak istedikleri amaç doğrultusunda bu hareketleri sergilemeyi kendileri seçerler. Bu noktada ritüelleri Yoko Ono ya da Nezaket Ekici’nin performanslarından ayıran şeyin amaçları olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Kagura, Mai bölümünde daha planlı ve düzenli oluşu itibariyle daha teatral ve kontrollüdür. Bu bölümde ortaya kişi bir izleyici ile ortak olarak bir performans ortaya koyar. Hareketleri kontrolü altındadır ve hareketlerine yüklediği anlamlar dolayısıyla mesajlar barındırır. Mesajlar, hikaye izleyiciye ulaştırılmaya çalışılır. Mai bölümü bu açıdan performans sanatı ile benzerlik gösterir. Sanatçıların örtük biçimde anlattıkları hikayeleri ya da tercih ettikleri yoğun sembolik dilleri sebebiyle mesajlarını algılamak izleyiciler için Kagura’yı algılama deneyiminden daha girift olabilir. Kagura’nın hikayesinin ve mesajlarının değişimi şüphesiz ki “performans sanatı” olarak adlandırılacak eserlerdekine göre çok daha minimaldir ve bu sebepten ötürü Kagura izleyici için daha “anlaşılır” görülebilir. Ancak aralarındaki bu fark, Kagura’nın Mai bölümüyle Ateş Alpar’ın Tüm Sular Çatlağını Bulana Kadar performansını izleyici ve performansı gerçekleştiren bakımından farklı kılmaz. Ancak Mai’yi takip eden Odori bölümünde performansı gerçekleştirenin deneyimi farklılaşır.

Performans sanatçılarının performanslarını ortaya koyarken yaşadıkları deneyim kişiye özel ve kendine has olsa da görece az sayıda performans sanatçıları bir trans ya da vecd haline sokar. Odori bölümünde performansı gerçekleştiren kişi artık kami tarafından ele geçirilmiştir, kamigakari gerçekleşmiştir. Performansı gerçekleştiren Kami ile bütünleşmiştir ve orada performansa başlayan kişi değil Kami vardır. Performansı yapan kişinin tinsel olarak performansa devam etmiyor oluşu Mai ile Odori bölümünün en önemli farkıdır. Aralarındaki bu fark tabii ki performans sanatı ile olan benzerliği de etkileyecektir. Öncelikle performansı yapan kişinin bir çeşit trans halinde olması, Kami tarafından ele geçirilmesi, Mai bölümünden daha farklı bir hikaye anlatım biçimi sunar. Performansın maskelerle sürdürüldüğü Odori esnasında hikaye anlatımı Mai’de anlatılan kadar bilinçli olmasa da sürüyor.

kagura

Mai’nin aksine Odori’de performansı gerçekleştiren kişinin kendi içerisinde yaşadığı deneyim ön plana çıkıyor. Benzer bir durum Tehching Hsieh’in bir yıl süren performanslarında görülebilir. Bu performanslar Hsieh’in azmi, dayanıklılığı ve mesajı birleştiği zaman güçleniyor, etkileyici hale geliyordu. Ancak bir yıl boyunca kesintisiz süren performanslarında bile Hsieh bir çeşit trans halinde olmaktan oldukça uzak, tam tersine performansını sürdürmek adına hareketlerini oldukça bilinçli ve kontrollü yapıyordu. Odori’de performansı gerçekleştiren kişinin içinde bulunduğu durum bu açıdan incelendiğinde Hermann Nitsch’in pagan ritüelleri ve Dionysos Festivalleri’ni temel alarak gerçekleştirdiği performanslarla benzerlik gösterir. Performansı gerçekleştirenler için katartik bir etkisi olan bu aksiyonlar Odori’dekine benzer bir deneyim sunar. Odori’deki gibi Kami, bir ruh ya da bir tanrı tarafından ele geçirilme içermese de Nitsch’in aksiyonları da ritüelvari performanslarında performansın bir parçası olan kişilerin performans öncesi ve sonrasındaki halinden bağımsız hareket ettiği görülebilir. Performans sürecinde performansın, ya da ritüelin, gereklilikleri yerine getirilir: performansa uygun hareket edilir, uygun giysiler giyilir… Bu şekilde Nitsch’in aksiyonlarında aksiyona dahil olan kişi aksiyon esnasında rolüyle bütünleşir.

kagura

Odori sürecindeki deneyimin Hermann Nitsch’in aksiyonlarındaki deneyimle benzeşmesinin temelinde yatan en temel unsur performansların toplu gerçekleşen ritüeller biçiminde gerçekleşmesidir. İki performans da kişiyi kendisi tarafından belirlenmemiş bir amaca yönlendirir ve bu esnada kişiye roller yükler. Yazının önceki bölümlerinde bahsi geçen Marina Abramovic, Tehching Hsieh, Ateş Alpar gibi sanatçılar performanslarında kendi mesajlarını, kendi seçtikleri şekilde sunuyorlardı. Ancak Nitsch’in aksiyonları ve Odori boyunca performansı gerçekleştirenler inisiyatiften arınmış biçimde kendilerine atanan rolleri icra ederler.

Kagura, Mai ve Odori ile performansı farklı, oldukça az örtüşen açılardan yakalayabiliyor oluşu açısından oldukça kendine has bir profile sahip. Bu özgün yapısı Kagura’yı başta performansı sergileyenler için olmak üzere onunla bir noktada temas etmiş herkes için oldukça özel kılıyor.

Resimlerin Kaynakları:
https://arterritory.com/en/visual_arts/interviews/25278-the_orgies_mysteries_theatre_of_hermann_nitsch/

Deniz Özgültekin